tHcHId. Koleksiyoncular, çok saygı duyduğum insanlardır. İnsanlığın birikimi onlar sayesinde yok olmadan gelecek nesillere aktarılır. Koleksiyonculuğu sadece bir biriktirme iştihası olarak görenler yanılırlar. Unutmamak gerekir ki müzeler, koleksiyonlardan nesnenin koleksiyonu yapılabilir. En sıradan nesnelerin bile biriktirilip tasnif edildiği takdirde, kültür ve medeniyet tarihine ciddi katkılarda bulunan bir değer haline geldiği görülecektir. Zaman içinde çoğalan nesnelerin tasnifi ve korunması bilgi, emek, sabır, itina ve tabii maddi imkân gerektirir. Araştırma heyecanı taşımayanlar iyi koleksiyoncu olamazlar. Her gerçek koleksiyoncu, aynı zamanda ciddi bir araştırmacıdır; işe bilgisiz başlasa bile, zamanla biriktirdiği nesnenin seçkin, hatta belki de tek uzmanı hâline gelir. Haluk Perk, bunlardan biri... Onun merakı bayrak... Eşi Özlem Berk’le birlikte “bayrak” temalı nefis bir koleksiyon vücuda getirmiş. Bu koleksiyondan seçme parçalar, şu sıralarda Zeytinburnu Kültür ve sanat Merkezi’nde M. Lütfi Şen’in yaptığı, nefis bir katalogla da taçlandırılan serginin başlığı şöyle “15 Temmuz’a Saygı Hâkimiyet-i Milliye Timsali Bayrak”***M. Lütfi Şen, sergi kataloğu için yazdığı kısa metinde, milletimizin 15 Temmuz’da dünya tarihinde benzeri görülmemiş, bir kahramanlıkla kendi hâkimiyetine sahip çıktığını, hainler tarafından gasp edilen ağır silahların, tankların ve uçakların karşısına sadece ellerindeki ay yıldızlı bayraklarıyla çıktığını hatırlattıktan sonra şöyle diyor“Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde kültür sezonu, 15 Temmuz’da canlarını mallarını vatanı için hiçe sayan şehitlerimize ve gazilerimize saygı ve şükranımızın ifadesi olarak Hâkimiyet-i Milliye Timsali Bayrak’ sergisi ile açılıyor. Proje kapsamında ay yıldızın Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e devlet eliyle ve sivil olarak kullandığı alanları araştırdık. Resmi anlamda okul şahadetnamesinden diploma nüfus cüzdanına değişik alan ve zaman örneklerinden bir özet hazırladık. Sivil kullanıma gelince bu konunun sınırının olmadığını gördük. Aslında bu durum bize ay yıldızın niçin millet ve devletin bekasının yegâne temsilcisi olduğunu da anlatmış oldu. Öyle ki milletimiz tarih boyunca dokunduğu her şeye, yazdığı her kâğıda, işlediği her materyale ve dolayısıyla gönlüne ay yıldızı kazımış. Sergide tarihin farklı dönemlerine ait çeyiz sandığından at gözlüğüne, defter cildinden kolye malzemesine, Kur’an muhafazasından sabun kalıbına kadar, aklınıza gelebilecek hemen hemen her şeyin ay yıldızla bezenmiş örneklerine rastladık.”***Evet, bayrak bir timsaldir; bayrağa sahip çıkmak, onun temsil ettiği değerlere sahip çıkmak anlamına gelir. Nedir bu değerler? Arif Nihat Asya “Bayrak” şiirinde “Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim” diyor. Her şey... Bizi biz yapan bütün değerler bayrağımızla temsil edilmektedir. Eğer arkasında bu değerler yoksa, bayrak nihayet bir bez parçasıdır ve uğrunda ölmeye değmez!Bayrak deyince hemen herkesin aklına Arif Nihat Asya’nın milli bayramların vazgeçilmezi olan “Bayrak” şiiri gelir. Bu şiirin hoş bir yazılış hikâyesi vardır Arif Nihat’ın Adana Erkek Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliği sırasında, Milli Eğitim Müdürlüğü’nden, şehrin tarihî bayrağı kurtuluş gününde Saat Kulesi’yle Ulucami’nin minaresi arasına çekilirken günün “anlam ve önem”ine uygun bir şiir okunması yolunda yazılı bir emir gelir. Bunun üzerine talebelerinden birkaçını az bilinen bir bayrak şiiri bulmaları için görevlendiren Arif Nihat, istediği gibi bir şiir gelmeyince oturup “Bayrak” şiirini yazar ve bu şiir ilk defa 5 Ocak günü okunur. Garip bir tecelli; aziz şairin ölüm günü de 5 Ocak’tır, 5 Ocak 1975...Millî duygularımızın taşıp köpürdüğü ilk gençlik yıllarımızda Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” ve “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” isimli şiirlerini okur ve dinlerken çok heyecanlanırdık. Yanlış hatırlamıyorsam Münif Fehim imzasını taşıyan “Türk Bayrağının Doğuşu” tablosu da göğsümüzü gurur ve heyecanla kabartırdı. Geceleyin bir savaş meydanı, şehitlerin küçük bir göl haline gelmiş kanları ve gökteki ay yıldızın bu kan gölüne akseden görüntüsü... Çok hoş bir yorum, ama sadece bir yorum...Bugünkü bayrağımızın unsurları, yani al renk, beyaz hilal ve yıldız, ayrı ayrı çok eskilere uzanır. Ancak üzerinde beyaz ay-yıldız bulunan al bayrak, 19. yüzyıl başlarında kullanılmaya başlanmış ve Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine intikal etmiştir. Bayrağımızın bugünkü şekli, 29 Mayıs 1936 tarihinde TBMM’de kabul edilen 2994 sayılı Türk Bayrağı Kanunu’yla belirlendi.***Osmanlı devrinde kullanılan bayraklar hakkında Topkapı Sarayı ve Deniz Müzelerindeki bayraklar ve yazma albümler birinci dereceden kaynaklardır. Miralay Ali Bey tarafından bu kaynaklardan faydalanılarak yazılan ilk önemli makale Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası’nın 46, 47 ve 48. sayılarında yayımlamıştı “Sancağımız ve Ay Yıldız Nakşı”. Merhum A. Süheyl Ünver’in de 1929 yılında Şehremaneti Mecmuası’nın 63-64. sayılarında çıkan ve ayrıbasımı da yapılan “Türk Bayrağı” konulu bir makalesi Nur l’Historie du Croissant, Revue de Turcologie 1933 adlı eserinde meseleyi daha geniş bir biçimde ele alır. Fevzi Kurtoğlu’nun Türk Bayrağı ve Ay Yıldız 1938 isimli eseri ise, Köprülü tarafından eleştirilmişse de, bayrağımız hakkındaki ilk önemli ve kapsamlı araştırmadır. İslâm Ansiklopedisi’nin Fransızca baskısında Jean Deny’nin, Türkçe baskısında da Fuat Köprülü’nün “Bayrak” maddeleri ise hâlâ aşılamamış önemli araştırmalardır.***Süheyl Ünver’in söz konusu makalesinde hoş bir ayrıntıya rastlamıştım. Bayrağımızdaki yıldız, Zühre Venüs, Çobanyıldızı imiş ve İlm-i Nücum’da hilalle yıldızın buluşması hayır ve saadete işaret sayılırmış. Bu kutlu buluşmanın ebediyete kadar devam devam etmesini diliyorum. Büyük Âkif’in dediği gibi,O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak!NOT. “15 Temmuz’a Saygı Hâkimiyet-i Milliye Timsali Bayrak” sergisi Zeytinburnu kültür ve Sanat Merkezi’nde 15 Kasım’a açık. Asker Şafak Sözleri Bu güzel asker sayfasında sizlere asker şafak sayma sözleri hazırlamaya çalıştık. Bu sayfada yer alan asker şafak sözlerini dilediğiniz gibi paylaşabilirsiniz. Sizler de bu sayfamıza yorum bölümümüzden güzel asker şafak sayma sözleri Şafak SözleriVedaIar zor oIsa da bazen gitmek bir gün şafağım için doğacak güneş, dağdaki teröristin sırtını ısıtacaksa bırakın o güneş hiç gün gitmesini isteyen tek varIık askerdir başIarda kaç gün kaIdı yerine kaç gün geçti diye sayarsan senin için daha koIay oIacaktır. GeI teskere geI, gönIümüz aIbay, ne yarbay. AIayına baybay…Ne hasta bekIer sabahı, ne kanIı şehiti mezar. Nede şeytan günahı, seni bekIediğim geIdik seIayIa gideriz. Bu vatan için kanımızı şerbet diye çizmişIer resmimi, komando koymuşIar ismimi, beIki bir gün geri dönemem diye göndermişIer sana Şafak SözleriŞafak ne kadar zengin oIursa oIsun, bir gün fakirIeşmeye yoruIdum usandım. Sensiz geceIerden sıkıIdım bunaIdım, sımsıkı saran ateşi gözIerim, o sımsıcak bakan gözIeri her güneş gençIiğimin kaybıysa, batan her güneş şafağımın diyorIar bana senin askerIiğin, varsın bitmesin. Ben burada 15 ay değiI 15 yıI yapmaya rağzıyım. Yeter ki şehitIerimiz rahat uyusun günIük dünya dediIer 460 günü Vatan deIisi diyorIar, kafayı vatanIa bozmuşsunuz diyorIar! Çok şükür kafamız bozuk, kanımız insan günIeri sayıyorsa ya mahkûmdur ya sayar geIin evde, asker eşini hayaI eder nöbetinde, biter bu hasret dayan askerim, bu vatan senin gün VATAN için. Gerisi senin için bir Şafak SözleriSizIerden ayrıIdım 20 yaşında, kendimi gördüm nöbet başında, ismimi görürsen mezar başında, üstüme kapanıp ağIama Anam!Mehtap gibi kızım oIacağına, şafak gibi oğIum uzak hayaIim yakın, resmime bakıp ağIamayın sakın, kıymetim varsa duvara asın, kıymetim yoksa ateşe değiI, sensizIik beni acıtan! Seni çok özIedim bir şehitIer verdik vatan uğruna, bizde bitmez Mehmetçik, bu vatan bize, kozan size, kızIar AIIah’ a kişiye şu anda uIaşıIamıyor. Lütfen 460 gün sonra tekrar Şafak SözleriHayat bir zuIümse, vereyim ayarı güIümse be denizci değiIiz ki her Iimanda bir sevgiIimiz oIsun, biz komandoyuz dağIar sağ oIsun!BizIer Atatürk’ün askerIeriyiz ayık oIun. Vatan bize emanet…Koy ver derdin siIinsin, yoI ver öfken yoruIsun sonra korkma göster gönIün görünsün, hoş gör ruhun sevinsin geI bu günün hakkını ver yarını yarın güneş şafağım, batan güneş çiçekIer soIduğu zaman, gökIere buIutIar doIduğu zaman, yağmurIar seI oIup aktığı zaman inan ki bir tanem ben güzeIse sebebi sensin seni sevmek özeIse 460’da Iimanda bekIeyen bir sevgiIimiz yok ki bizim eI saIIasın! Biz Jandarma/ Komandoyuz dağIar ağIasın!Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim yeryüzünde yer beğen nereye dikiImek istersen söyIe, seni oraya dikeyim!Biz komando değiIiz ki her dağda Ieşimiz oIsun. Biz bahriyeIi değiIiz ki her Iimanda sevgiIimiz oIsun. Biz jandarma değiIiz ki sırtımızda çantamız oIsun. Biz havacı’ yız kızım bırak bizimde havamız yatağın, sevgim yorganın, yüreğim yastığın oIsun. Asker ocağında rahat uyu bir çaIar mazi, daIgınIıkIa açarsın, arar gözIerin beni o günIeri sorarsın. PişmanIık sarar seni o günIeri anIarsın oturup bu aşk için sende ağIarsın. Ama üIke seninIe gurur duyuyor! Vatani görevinde başarıIar. Adam oImak adına son şansını da iyi değerIendirmeni diIerim. Sayfa İçeriği Asker Sözleri Damar, Kısa Asker Sözleri, Asker Sözleri Şafak, O Şimdi Asker Sözleri, Duygusal Asker Sözleri, Anlamlı Asker Sözleri, En Güzel Asker Sözleri, Asker Mesajları Damar, Kısa Asker Mesajları, Yeni Asker Mesajları, Asker Sözleri FacebookEn güzel sözleri hazırladığımız bu güzel sözler ve güzel mesajlar sitesinde şimdi de sizler için en anlamlı asker sözlerini hazırlamaya çalıştık. Bu güzel ve anlamlı kahraman asker sözlerini sosyal medyada face ya da twitterda paylaşın. ETKİLEYİCİ ASKER SÖZLERİ Bu söyleyeceklerimi aklından çıkarmamaya çalış; ay akşamdan ışıktır. Ömründen gün gitmesini isteyen tek varlık askerdir paşam. Şafak ne kadar zengin olursa olsun, bir gün fakirleşmeye mahkûmdur. Dağların aslanları geceniz gündüz gibi olsun dualarım sizinle kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen 360 gün sonra tekrar deneyiniz. Ezanla geldik salayla gideriz. Bu vatan için kanımızı şerbet diye içeriz. Dağların tepesine, eşkıyanın alnına, kızların kabine ölümsüz Mehmetçik yazacağım. Her erkek bir gün asker olacak fakat her asker bu vatanı koruyamayacak. Spora gidememekten yakınıyordun ya. Al işte spor senin ayağına geldi, iyi değerlendir. Bu vatan bizimdir ferman gerekmez. Askerin olduğu yere yabancı giremez. Biz denizci değiliz ki her limanda bir sevgilimiz olsun, biz komandoyuz dağlar sağ olsun. Ne şehitler verdik vatan uğruna bizde bitmez Mehmetçik bu vatan uğruna. Öyle bir toplum var ki çığlık atsan duymayan öyle bir kalbim var ki kurşunlara doymayan. Doğan her güneş gençliğimin kaybıysa, batan her güneş şafağımın sabah mercimek yemeyi çatalla hoşaf içmeyi elbise yerine çuval giymeyi asker ol da gör arkadaş. Gece nöbetlerinde beni aklına getirmemeye çalış. Uyurken üstlerine yakalanmanı istemem. Bize vatan delisi diyorlar, kafayı vatanla bozmuşsunuz diyorlar. Çok şükür kafamız bozuk, kanımız değil. Hakkâri -Çukurca’da askerlik yapmak Azrail’den borç alıp şeytanla kumar oynamaya benzer. Yıllara meydan okurken aylara esir düştük ama vatan için 12 ay değil 15 sene yapılır, ne kadarda zor olsa. Aşkım yatağın, sevgim yorganın, yüreğim yastığın olsun. Asker ocağında rahat uyu bir tanem. Eğer bir gün şafağım için doğacak güneş dağdaki teröristin sırtını ısıtacaksa bırakın o güneş hiç doğmasın. Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim yeryüzünde yer beğen nereye dikilmek istersen söyle, seni oraya dikeyim. Rüyamda gördüm ana kucağı uyandım baktım asker ocağı, felek ayırdı evi bucağı, ağlama anam dönerim bir gün. Dağlara çizmişiler resmimi komando koymuşlar ismimi belki bir gün geri dönemem diye göndermişler sana gül konmuş başucuma, yazık değil mi bu genç yaşıma. Askerde bir iş gelirse başıma, garip asker yazın mezar taşıma. Kendim uzak hayalim yakın resmime bakıp ağlamayın sakın. Kıymetim varsa duvara asın, kıymetim yoksa ateşe atın. Bu ülke seninle gurur duyuyor. Vatani görevinde başarılar. Adam olmak adına son şansını da iyi değerlendirmeni dilerim. Bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca onun uğrunda kendini tarihe verenlerindir. Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat. Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber. Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber. Sizlerden ayrıldım 20 yaşında, kendimi gördüm nöbet başında, ismimi görürsen mezar başında, üstüme kapanıp ağlama anam. İlk başlarda kaç gün kaldı yerine kaç gün geçti diye sayarsan senin için daha kolay olacaktır. Gel teskere gel, gönlümüz seninle. Bu vatan ileri atılıp sellercesine göğsünden vurulup tam ercesine, bir gül bahçesine girercesine, şu kara toprağa girenlerindir. Arşa çıkar ayak sesi geçerken, ona sorar güller gonca açarken, tufan durur ateş söner o varken, vatanımın göz nurudur Mehmetçik. Malatya’ya girdim yeşil ağaçlar, nizamiye ye girdim kesildi saçlar. Dediler buradan askerlik başlar, gözümden akmaya başladı vatan tarihin dilinden düşmez bu destan, nehirler gazidir, dağlar kahraman, her taşı yakut olan bu vatan, can verme sırrına erenlerindir. Dağlarda çiçekler solduğu zaman, göklere bulutlar dolduğu zaman, yağmurlar sel olup aktığı zaman inan ki bir tanem ben ağlıyorum. Biz sosyetenin süslü basamaklarından çıkmasak da, kartalların bile yuva yapmaya korktuğu yüksek dağlarda düşmana kurşun sıkmasını iyi biliriz. Bitmez diyorlar bana senin askerliğin, varsın bitmesin. Ben burada 12 ay değil 12 yıl yapmaya razıyım, yeter ki şehitlerimiz rahat uyusun yerinde. Yolumuz gaza, sonu şehadet, dinimiz ister sıdk ile hizmet, anamız vatan, babamız millet, vatanı mamur eyle Yarabbi. Milleti mesrur eyle yarabbi. Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; barışın güvercini, savaşın kartalı, yüksek yerlerde açan çiçeğim! Senin altında doğdum, senin altında öleceğim. Her şeyden kutsaldır mesleğim, elimde silahım, sınırda nöbet beklerim, silahım namusumdur, üniformam kefenim, gerekirse vatan uğrunda, canımdan vazgeçerim. Koyuver derdin silinsin, yol ver öfken yorulsun sonra korkma göster gönlün görünsün, hoş gör ruhun sevinsin gel bu günün hakkını ver yarını yarın düşünsün. Yine sensizliğe açtım gözlerimi, yine hasretinle kavrulacak bu gönül, bir gün daha eksildi sana kavuşmam için, yine bugünde resimlere bakıp bakıp gözlerimi sileceğim askerim. Herkese nasip değil, asker olmak hudutta. Al bayrağın rengi var, yerde, gökte, bulutta. Heybetimiz titretir, şu karşıki dağları. Vatanın bekçisiyiz, biz hudut kartalları. Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i. Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, ışık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar. O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar. Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor; bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe! desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab. Seni ancak ebediyyetler eder istiab. Ben Türk askeriyim, ülkemin dört yanında beni bulursun, başımda miğferim, ayağımda postalımdan tanırsın, adımı bilmeyen Mehmet diye çağırsın, vatan uğrunda, can verecek kurban ararsan, hepinize yeminim, ilk safta beni bulursun. Bir kıza sordum adın ne? Açılmış gül dedi. Seni seviyorum dedim. Gülerek git başımdan dedi. Seni öpebilir miyim dedim. Askere yok dedi tam sarıldım öpüyordum komutanım koğuş kalk dedi. 360 gün uzunluğunda, 12 ay genişliğinde, 52 hafta ağırlığında, baldız belinde, karı elinde, tekme ile beslenen, düdük ile uslanan, nohut gazının geri tepmesi, bulgur pilavının ileri itmesiyle tam otomatik olarak çalışan, her yanlışta elli şınav çeken, bot ile kep arasında sıkıştırılmış, dört yüz lirayla kandırılmış, ağır destekli yiyince dönen etkili bir silahtır… “Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim/Yeryüzünde yer beğen!/Nereye dikilmek istersen,/Söyle, seni oraya dikeyim!’’ Arif Nihat Asya Ata yadigârımız Kıbrıs adasıyla ilgili ne çok efsaneler vardır! Kimileri mitolojiye konu olmuştur Afrodit’i anlatır! Kimi dönemlerde Akdeniz’in orta yerinde korsanlık yapanların sığındığı bir limandır! Doğal güzelliklerin barındığı, duygu yoğunluklarının yaşandığı aşk adasıdır… Ama son dönemine bakıldığında stratejik konumuyla, çevresindeki doğal gaz yataklarıyla dünya devlerinin ekonomi lokmasıdır! En çok da Rum-Yunan ikilisinin hayalini kurduğu ama hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan Enosis rüyasını gördüğü adadır… Bizim tarihimize baktığımızda; Kıbrıs öncelikle 1571’den, 1878’e 307 yıl boyunca Osmanlı Sancağının dalgalandığı vatan parçamızdır. Sonrası geçen 96 yıllık dönem; bu vatan parçamızdan nasıl ayrı kaldığımızı koparıldığımız süreci; 1974 yılı ise tarih sayfalarımıza şanla zaferle yazdığımız bir kavuşmayı; Anasıyla Yavrusunun yeniden kucaklaştığı zamanı anlatır… Ve tabii ki ardımızda kalan 43 yılın içinde Akdeniz’in tam da ortasında, Kıbrıs’ta dalgalanmakta olan şanlı bayraklarımızın o muhteşem görüntüsü vardır. Değerli Okur; Yıllar sonra bu yazıyı kaleme almamın yegâne nedeni; 30 yıldan beri devletinde bulunan aslında Guinness rekorlar kitabına girmesi gereken, ’Beşparmaklar Dağlarına çizilen Ay Yıldızlı Al Bayraklarımızla’’ ilgilidir. 30 yıl önce o gazi toprakların dağlarına, taşlarına Mehmetçiklerimizin kazıdıkları Ay Yıldızlı Şanlı Bayrağımızın gerçek hikâyesini anlatmaktır. Ecdat yadigârı bu adaya yakın tarihimizde iz bırakmış, kahramanlıklarıyla efsane olmuş nice kahramanlar vardır. Bunların başında da hepimizin bildiği, tank savaşları literatürüne giren, 1974 Kıbrıs savaşlarında Beşparmak dağlarının tepesine çıkarak düşmanla savaşan tank efsanesi’ gelir. Ama bundan da önemlisi Yavru Vatan Kıbrıs’ta Beşparmak Dağlarının taşına toprağına çizilen bir de Ay Yıldızlı Al Bayraklarımızın hikâyesi vardır. İşte bu bayraklarımızla ilgili geçtiğimiz Mayıs ayının başında Rumlar Güney Kıbrıs’ta Londra’da ki işbirlikçileriyle birlikte bu bölgedeki bayraklarımızın kaldırılması/silinmesiyle ilgili bir kampanya başlatmışlardı..! Kampanyanın amacını ise şöyle açıklanmışlardı “Bir başkasının ülkesini silahlarla işgal etmek, bu zulmü bayrakla vahşet çığırtkanlığı yapmak yasa dışıdır. Bu İnsan haklarına aykırıdır. Bu, Kıbrıslı Rumlara karşı bir kışkırtmadır. 1974'te ülkeyi bölen ve binlerce ölü insan, mülteci ve kayıp şahısla felaket yaratan katliamı bizlere her gün hatırlatan bir olaydır.” Böylesi bir gerekçenin doğruluğunu teyit etmek için adada yaşanan olayların sadece 1955-1974 arasında kalan 11 yıllık zaman dilimine bakmak yeterlidir! Çünkü bu 11 yıllık süreç Kıbrıs Türk’ünün Rumlara karşı topraklarını, namus ve şerefini korumak adına vermiş oldukları efsanevi direnişi anlatır. Bir o kadar da Rumların yakıp yıktıkları Türk köylerini, katlettikleri binlerce Kıbrıs Türk’ünü, insanlık adına utanç belgesi olarak tarihe geçmiş katliamlarını… Kıbrıs’ta yarattıkları böylesine acılı bir dönemi yok sayarak, günümüzde de türlü Bizans oyunlarıyla adayı Yunanistan’a bağlamanın peşinde olan Rumların bu girişimine sadece; ’yavuz hırsız, ev sahibini bastırır’’ denir! Rumların değişmez bu iki yüz yüzlülüğüne bir kez daha dikkat çektikten sonra; o gazi topraklarda savaşan, yıllarca görev yapan, bayraklarımızın o dağların taşına toprağına nasıl kazındığını bilen, gören bir Kıbrıs Gazisi olarak bu gerçeği anlatmamın en önemli nedeni Hem tarihimize ama en çok da 43 yıl önce Şanlı Bayrağımızı kanları, canları pahasına o dağlara tepelere diken, topraklarına kazıyan; Girne’de, Kutsovendi’de, Buffavento’da, Gazimağosa’da kalelerin burçlarına bir daha inmemek üzere çeken Aziz Şehitlerimize, hala hayatta olan Kıbrıs Gazilerimize olan borcum/uzdur diye düşündüm. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki! 20 Temmuz 1974-16 Ağustos 1974 tarihleri arasında Kıbrıs’ta cereyan eden her iki savaşa da kıdemli üsteğmen rütbesiyle bölük komutanı olarak katıldığım bu süreçte tutmuş olduğum günlükler, savaşa katılan birliklerin harp cerideleri ama en önemlisi yaşadıklarım, gördüklerim; bu savaşın ve anlatacağım gerçeğin en önemli kanıtıdır. Ama esas olarak, 1974 Kıbrıs Savaşlarına ait yaşanan her ne varsa; Genelkurmay ATASE Başkanlığında belgeleriyle birlikte oradadır… Ancak aradan neredeyse yarım asır geçmişse, birileri tarihi gerçeklerin üzerine kendi gerçeğini yazmak istiyorsa; işte o zaman o gerçeğin bilenlerce anlatılmasının, yazılmasının gerekliliğine de inanıyorum. Tabii ki konuyu çarpıtmadan, gerçek dışı hiçbir şey eklemeden ama eksik de bırakmadan… Şimdi bundan 30 yıl öncesine gidiyor, Kıbrıs adasının en güzel mevsimine 1987 yılının ilkbaharına, Mayıs ayına dönüyor, yakın tarihimize şanla şerefle yazılan o tarih sayfalarını aralıyorum ’ ……………..Savaştan tam 11 yıl sonra bu defa Binbaşı rütbesiyle yine Kıbrıs’taydım. 28 Mayıs 1985’te ikinci kez göreve geldiğim Kıbrıs’tan dönüşüme aylar kalmıştı. Çünkü iki yıllık görev sürem dolmak üzereydi, Türkiye’ye dönecektim… Üsteğmen rütbesiyle savaşı yaşadığım o önemli süreç sonrasında köprülerin altından çok sular akmış, adada değişmeyen şey kalmamıştı adeta! Bk. Unutanlar, Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız Kıbrıs/20 Temmuz 1974/ve Sonrası, Atilla Çilingir-2004 Ama adada değişmeyen, değişmeyecek olan bir şey vardı ki! O da; gönderlere çektiğimiz, dağına taşına kazıdığımız Ay Yıldızlı Al Bayraklarımızla, devletinin hudut boylarını koruyup kollayan Kahraman Mehmetçiklerimizin nöbetleri sırasında ettikleri hudut yemini idi. Bu yemin; Yüce Türk Ulusunun savaş meydanlarının yenilmez askeri Mehmetçiklerimizin milletine, vatanına, devletine olan sadakatini anlatır, Rum askerlerinin yüreğine korku salardı… O dönemde ben de Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında görevliydim. Adadaki komando birliğimiz; Beşparmak Dağlarında kartal yuvası’ adını verdiğimiz, 1974’te Rum komandolarından ele geçirdiğimiz eski adıyla Kutsovendişimdiki adıyla Taşkent köyü yakınlarındaki Komando kampında eğitim yapmaktaydılar… Onların sabahın seher vaktinde spor yaparken o yiğit gür sesleriyle söyledikleri ’yaylalar, yaylalar; diloy, diloy yaylalar’’ türküsü, adada adeta bir top mermisi gibi patlar; Beşparmaklardan, Trodoslara yankılanır, Rum kesiminden de duyulan bu sesten Rumlar rahatsız olduğu/korktuğu için bunu defalarca BG karargâhına Barış Gücü şikâyet ederlerdi… Bu yıllarda adadaki Barış Kuvvetleri Komutanımız rahmetle, büyük bir saygı ve sevgiyle anıyorum Korgeneral Sn. Sabahattin Akıncı Paşamızdı. Kendisi Albay rütbesiyle 1974 Kıbrıs savaşlarına katılmış mükemmel bir komutandı. İşte adada böylesi bir dönem yaşanırken; 1987 Mayısının ikinci haftasında Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanlığını denetlemeye gelecek Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Sn. Necip Torumtay Kıbrıs’a gelmeden önce bitirilmesi kaydıyla; onu adaya getiren uçak Ercan Hava Alanına inmeden önce görebileceği ama daha da önemlisi Rum kesiminden de görülecek bir Türk Bayrağının Beşparmak Dağlarına yapılması-çizilmesi-kazınması emri buradaki komando birliğimize verildi… ’Kartal Yuvası’’ dediğimiz Beşparmakların en sarp bölgesinde eğitim yapan komandolarımız, 1974 savaşlarında Ay Yıldızlı bayraklarımızı Beşparmak Dağlarına kanlarıyla canlarıyla çoktan çizmişler, Aziz Şehitlerimizin kanlarıyla renklenen Şanlı Bayraklarımızı 11 yıl önce göndere çekmişlerdi zaten. Ancak böylesi bir görev de onlar için büyük bir gurur kaynağı olacaktı. Çünkü Beşparmak Dağlarına çizilen bayrağımızı bir daha oradan hiçbir güç silemeyecekti… Aslında 1974 savaşlarında Rum askerlerinin yüreklerine en çok bu komando birliğimiz korku salmış, Beşparmak Dağlarında bu mümtaz askerlerimizin süngüsünü tadan Rum askerleri, onları bir daha unutamamışlardı ama bundan böyle hiç unutamayacaklardı. 1987 yılının Mayıs ayında o dönemdeki adıyla Kutsovendi’de bulunan dağ kaplanlarımız, komutanlarından aldığı emirle Beşparmak Dağlarına Rum kesiminden görünecek büyüklükte neredeyse on futbol sahası büyüklüğündeki Türk Bayrağını beş gün beş gece çalışarak, Beşparmak Dağlarının bugün görülen o bölgesine kazıdılar. Böylesi bir bayrağın yapımı dünyada ilkti. Rum tarafına ise verilen mesaj çok netti. Yıllarca Kıbrıs Türk Mücahidi ile alay ederek, Mehmetçiğe atfen; ’’Ne zaman geleceksin, bu kaçıncı bahar’’ diyen Rumlara 1987’nin baharında; 1974 yılında Milletçe kazandığımız zafer bir kez daha hatırlatılmış, ’Geldik aldık. Dağına taşına Ay Yıldızlı Bayrağımızı kazıdık.’’ Denilmişti/demiştik…’’ Not Daha sonraki yıllarda şanlı bayrağımızın yanına milli bayrağı da çizilmiş, gurur timsali bu bayraklarımız bugün bulundukları toprakları ama daha da önemlisi o şanlı tarih sayfalarımızı aydınlatmaya devam etmektedirler İşte Beşparmak Dağlarına bir daha silinmemek üzere kazınan Şanlı Bayraklarımızın gerçek hikâyesi bundan ibarettir. Yazımı yine büyük vatan şairi Arif Nihat Asya’nın şu dizleriyle bitirmek isterim ’Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!/Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,/Işık ışık, dalga dalga bayrağım,/Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.’’ Büyük Türk Milleti ne zaman dara düşse, vatan sevdası uğruna tarihe çok önemli izler bırakmış, nice kahramanlık destanları yaratmıştır. Bu destanların tamam da Ay Yıldızlı Şanlı Bayraklarımızın gölgesinde yazılmıştır. Ey Bayrak Uğruna veremediğimiz canı, gölgende yaşatmaya hakkımız yok… Yorum Gönder 0 Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.× Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.  Üye Girişi

tarihim şerefim şiirim her şeyim yeryüzünde yer beğen