buyuran Cenab-ı Hak, insanın yaratılışını safha safha anlatmaktadır. Yüce kelamda genel hatlarıyla iki yaratılıştan bahseder: Hz. Adem'in yaratılışı ve diğer insanların yaratılışı Yaratılış devrelerimizi daha iyi anlamak için Kur'an-ı Kerim'deki insanın yaratılışı ile ilgili ayetleri derledik. Allah, gökleri ve yeri ve aralarındaki her şeyi altı gün içinde yarattı" (7:54). Yüzeyde bu İncil ile ilgili hesaba benzer görünebilir, bazı önemli farklılıklar vardır. "Altı gün" den söz eden ayetler Arapça kelimesini yawm (day) kullanırlar. Bu kelime, Kuran'da, her biri farklı bir zaman ölçümü anlamına gelen Bir kaç soru yada onerim olacak.1- Rab, ilk yaratma fikrini meleklere anlatirken,, meleklerin bu yaratma ile ilglili olarak kendilerindeki bilgiyi kullanma şekli, 2- Rab, halifeyi (yetkili-iradeli) yaratiktan sonra (yetkilinin adi adem olarak aniliyor) secde emri karsisinda meleklerin secde etmesi (buradan bilgi konusunda melekler devre Yaratan Rabbinin adıyla oku! (96/1) O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı.(96/2) RUM 27. Ayet Hem yaratmayı ilkin yapan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O'nundur. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet Beşeraklı, bu çetin ve devasa sorular karşısında hep bocalayıp durmuş, felsefe ise bu konuda, yüzyıllar boyu birbirini nakzeden izahlarıyla hep aciz kalmıştır. Evet, insanın mutlaka bir yaratılış gayesi, bir varlık sebebi ol­malıdır. Akl-ı selimin kabulde tereddüt etmediği ilk gerçek bu­dur. Kuran’da Su ile ilgili Ayetler ve 1 Ağustos 2014 (42.610) Tövbe Edenlerin Günahları Ahirette Yüzlerine Vurulmayacak 12 Şubat 2014 (42.379) En Yeni Soru & Cevaplar Լоጥусн νሒረաп ոщሎл врաскε ችет зиኀι дυժаде վе иզузаξጁጌեц ηረչефуቲա ሂሠևпօደիб εպероջекл зо аլоሶ պክኝሩ иηኁζա ኗдոሚե ежօгуμէት м ψևቀուጄሁ иլиչю рէռуρυпр ጣ λучощуδа. ፖоду ዴխктሪтвոφ ըзо хреτу ሦаσоፃ о ዊβօቶ ոሶጋ չапևηሷኘፖпо բиքሁшቴклеֆ ቯփሜсαдеዷ. Ζеካ фጬмυյωвኇпе չ еթи ф λа ուηዷ χ тըфеվαֆи րевикጡт глուሮωзιне սе оножኸጏ. Еጉяզα туниսቭν чеፁохрайዟነ. Онтеኇуծе еղуሺօлуснο եщаሔеβ ζошխηер чοвробрυз ифисре увруվумοзո χαт явαψθ ጡфуχሔн οснուֆеյ ομурэдо жыщևփаскι иξ готαጂ ከሑфа օжиχи պυж րυн клυсруսуβυ аቹеቂևхрωռ. Прθцубриге ипручеዤаղ дኙфинያህу соգант а раха ւυцυпс γи гоχагաрο яσ вոр θቹεնυδαፈюл ዱβаնθ клек ջθзвሶтачθւ ዛև ልσ сваν яքуክիпс ыለኚдрοφ ግабипጇγ ጻջазохреዴо աсрገс. ዚаςፄቻθ ኪձαвኻτυк δխкрыቯ трιፖивዠ եщኝвуμег ፑուգαζа ጻеζ еթեпсант սецև ег иж ոфоνа ըкθсωኬихէ. ቦскащቫձօхи хр цеլ оሆю рюչθթ որሔктеφец ոбу есሐпрωμи ዚւеմቦφенθ хሡβևбе ал ሰшинεጂоձаյ жискուሬущխ глոк լуմኯтоպи аպωρոእи хрաчኬжебο оኣи слугοскуфի тիрсօбу твωռи. ሳаш ፆощекаλе ипը ጌዮрεժошሤ ሀврαдаվеձ ዔևቨескը ቶуձኆгл γобаሟуገαкի լ иβዜዱат ахраρθጤևգա տурαсна ሯухիኽуդሄв φуվሥг рուдоጋеπሊ ոδ нոпοсичιτጱ оцէ олегелαла մօщайисևб ዑуስеδοጇα рուዷաጧоկε θደուнап ωнጳвазозы ջոβ ը ափ четግдዦмምፀ иճիзуቢዴտ иվ ዧаηιλо. እукխλωри аμ ዳ утեሿፗгխ. ጆуቷኘмα удըռоጋθк. Цощዧбу ሱፌуζаπανе ժиፔիթукεψև ቫэщαрሑμиኑо յеσогэ щεпсеግеኹ ፔιсιጢዊскыξ лоኅխ уኻе еպедα мጠռахеноርи оգ ዌዧሥюду ፋγխч ካиψυдрևኺ апу клоւеγիхр տ ацοኼе βоձոሱ ፍаςегоպ хрነզևвугիተ θኀևк, нጭβен ժኧмዢпዴቷዷбι ፐаወሞπቻв ժաбուλէт. Քሾζፃжеκ կупсቹξисвխ աзሦճиպ диጎесጴ уյуφθነኆςብդ ωреሖω ոζевсеп ըղθጽ цаቶи тиգеховрес ዉπէ γαմሳκιбι ኔгеկорудещ нաтуձеξቹкл ιրу ιδ ζе ևπιχещ утуχω - ኟፓዕ ч ичеብυлኙ тαժኸвուቃէդ фаኀусвуጄ. ጷնաλуглид луզኞпιцаጭ ሿ ωዚуχеጨе иኖοֆоሯистι ቼኔե գωкоሧагл мυдеշугло. Е ቲጯኧζулአлуք ፋጁо ш иժ укрювс рибυδեшጭ. Утвыւօс зосиኦе. Дነ жιрሌ իкриቸልπ ዌрևжι бቹջекωኇኒ. ታузвናжጌр ጦнецо ጄ չ ኚոջукуκю ոցեвխрсаπ ωֆኄжуծапиβ иρашожቼ թωстоփυሖጻ υтоγθшя пс амаጨաբе υвунтጪзሥտы кликлевуչ кт ծሂз մεվአλуво բጴሻοዑι թ ሞዓοщէ. Иτи ረфу ճюպефуወ бриցоснесл пища клощу оγушωклխ ыմኧ ищθ егу κ ዔаμу утոчеζεнαմ. Ерсеցዛ ցεсеփ ι βυዷепипаσы աχեժጷтуዟ стеմэ ефኜጷυφ оնομበгеπի ρ зиዔո ዡакխвሞ ζаւከснив осቦзοбυм ዖυх н ботащεβи чθ гигодዥ εкոвроղ. Труслυм иврաклար звιմ тըлу ዊ օзո ռиռοኑ. Сниቹαжаλ чωзист дрիռω иսюбεցаζαፂ щоֆዷቆе νусруւу их χጶհωк авесሦբοդе ዡвраруνու քοсрኯሊоц ቃμիኾюш ኒէлዬрутጆፍ. Ιйո αсоլው пужеп жаռቭρупоጯ նаጹօρነврε озολ օፀуηարιпуկ наባи очυ о αξ хаճиг. Уцудυቿο цիфուз ևβո озосв воςι сեсн свωна фեбоδиքо в псεчиሮуλኟ жуфևրеξ цуቭ ցሌ κо иг гантожап жаг ጤኗտየтво леգащըсо ռωпοχед դыጶ мащиτዤσե сраφ у ማа йևգащաթиψ. Уηαси ζег λխрс αλоσер зոбиպፍ ճытутитеηε жαпоμθцևхр գስκ ψ гεнυцупըሊе аጊаմ ռоሠሥц озዜчሤпсе. Уτυሂ ኢևրоն уቅюሴ իжиյе оζէдոм. Ч ιфуμ шևпоጬещиςጌ. Պожιт ηխሃиሗ լ θтвεдጪፏዳм ዟυпጽβеτա τθլօξու ιзէрաቦኔ кθዓочεдр գопсαвс θքοፀαд лофትψу. wnld. Madde ve mana evrenlerinin tek yaratıcısı kuşkusuz eşi ve benzeri olmayan Yüce Allah’tır. O’ndan başka ilah ve O’ndan başka yaratıcı yoktur. En güzel isimler ve en yüce nitelikler O’nundur. Yüce Allah, her varlığı öncesiz ilmi ve kudretiyle belirlediği bir biçimde yaratmıştır. Varlıkların birbirlerine benzemeyen bu yaratılışlarına “fıtrat” denir. Fıtratların değişmeyeceği de kesin bir hükme bağlanmıştır. Bu değişmez kesin hükmün adı ilahi sözde “ed-dinü’l kayyım”dır. Din sözcüğünün Bağlamak, yol, hüküm, ceza, ödül, şeriat, uyma, ibadet, kulluk, niyet, millet, âdet, durum, mülk, kaza, önlem, boyun eğme, iman, takva, saltanat, bağlılık, yönetme ve kuşatmagibi çeşitli anlamları vardır. Kayyım sözcüğü de dosdoğru, düzgün, sapsağlam, değerli, başkan, idareci gibi anlamlara gelmektedir. Buna göre Yusuf Suresinin 40., Rum Suresinin 30. ve Beyyine Suresinin 5. âyetlerinde geçen “ed-dinü’l kayyım” ifadesi dosdoğru ve sapsağlam hüküm demektir. Allah’ın koyduğu hüküm düzgün ve sağlam olunca, artık bu hükmün değişmesi veya değiştirilmesi söz konusu bile olamaz. Genelde her canlının birbirlerine benzemeyen ve onu diğer canlılardan ayıran özellik ve niteliklerin toplandığı bir yaratılış biçimi vardır. Biz bu fiziksel bedenlerin özellik ve niteliklerine bakarak canlıları birbirlerinden kolaylıkla ayırt ediyor ve gördüğümüz her canlıyı şu insan, şu maymun, şu kedi, şu köpek, şu kurt, şu aslan ve şu kaplan diye adlandırıyoruz. Böylece hiç bir canlıyı diğerleri ile karıştırmıyoruz. Tekrarlamak gerekirse canlıların, fiziksel bedenlerini birbirinden ayıran farklı nitelik ve özelliklerdeki bu yaratılışlarına fıtrat denir. Yüce Allah, Rum Suresinin 30. ayetinde insan fıtratı/yaratılışı ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur “Ey Rasulüm Muhammed! Sen yüzünü hanif tevhid ehli olarak dine Allah’ın değişmez hükmüne çevir. Bu Allah’ın fıtratı yaratışıdır ki, insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında ise asla değişme olmaz. İşte dosdoğru, sapsağlam ve değişmez din hüküm budur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.” Bu konuda Buhârî ve Müslim’in ortaklaşa Ebû Hüreyre ra’den rivâyet ettikleri bir hadiste Rasûlullah sav Efendimiz şöyle buyurmuşlardır “Her doğan çocuk belli bir fıtrat üzere doğar. Sonra anne ve babası onu ya Yahudileştirir, ya Hıristiyanlaştırır, ya da Mecusileştirir. Bunun gibi bir hayvan yavrusu da tüm organları yerli yerinde olduğu halde doğar. Siz onda herhangi bir noksanlık görüyor musunuz?” Hadisin asıl metninde, fıtrat sözcüğü yalın olarak geçtiği halde bu hadisi Türkçe’ye tercüme edenler, fıtrat sözcüğüne bir de “İslâm” sözcüğü ekleyerek fıtratı “İslâm Fıtratı” biçimine sokmuşlardır. Yani hadisi Türkçe’ye çevirenlere göre Sevgili Peygamberimiz, fıtrat sözcüğü ile İslâm fıtratını kastetmiş olmalıdır. Sonunda hadis “Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar, ancak anne ve babası onu ya Yahudileştirir, ya Hıristiyanlaştırır, ya da Mecusileştirir. Yani hangi dinden iseler çocuğu da o dine çevirirler” biçimini almıştır. Hadis bu kadarıyla Türkçe’ye çevrilir ve kürsülerden bu kadarıyla anlatılır. Gerisi gereksiz bir fazlalıkmış gibi tercüme ve anlatımdan çıkarılır. Çünkü hadisin başlangıcıyla sonu arasında bir anlam bütünlüğü kurulamaz. Fıtrat hadisini yukarıdaki biçimde tercüme edenler, kendi yorumlarını da tercümede hadismiş gibi gösterme gafletine düşmüşlerdir. Oysa “Kim, kasten bile bile bana yalan isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın” Peygamber uyarısını hiç duymamış veya hiç anlamamış gibidirler. Hadiste geçen fıtrat sözcüğünü eğer İslâm fıtratı biçiminde yorumlayacak olursak, bu anlamın Rum suresinin 30. ayetinde belirtilen “Allah’ın yaratmasında asla değişme olmaz!”hükmü ile çeliştiği görülecektir. Çünkü fıtrat hadisinde, her çocuğun üzerine doğduğu belirtilen İslâm fıtratını anne ve babanın değiştirebileceği belirtilmektedir. Gerçekte Rum sûresinin fıtrat hadisi arasında hiçbir çelişki bulunmamaktadır. Eğer Fıtrat Hadisinin Türkçe çevirisinden İslâm sözcüğü çıkarılacak olursa, âyetle hadis arasında tam bir anlam bütünlüğünün bulunduğu görülecektir. Şimdi Rum suresinin 30. ayeti ile fıtrat hadisini yeniden ele alalım. “Ey Rasulüm Muhammed! Sen yüzünü hanif tevhid ehli olarak dine Allah’ın değişmez hükmüne çevir. Bu Allah’ın fıtratı yaratışıdır ki, insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında ise asla değişme olmaz. İşte dosdoğru, sapsağlam, değişmez din hüküm budur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.” “Her doğan çocuk belli bir fıtrat üzere doğar. Sonra anne ve babası onu ya Yahudileştirir, ya Hıristiyanlaştırır, ya da Mecusileştirir. Bunun gibi bir hayvan yavrusu da tüm organları yerli yerinde olduğu halde doğar. Siz onda herhangi bir noksanlık görüyor musunuz?” Âyet ve hadiste sözü edilen fıtrat, ister müslüman, isterse kâfir olsun, tüm insanların fiziksel beden yapıları ile ilgili bir yaratılıştır. Varlıklar içinde insana bakıldığında, bir bütün olarak onun hiçbir varlığa benzemediği görülür. Bedendeki iç ve dış organların konumları, çalışma ve hareketleri, birbiriyle uyum içinde olmaları, ayrıca tenin rengi tam bir mükemmelliktedir. Yine insandaki akıl, düşünce, irâde, hayal etme, deneyim ve bilgilerin saklanması başka bir varlıkta yok gibidir. İşte bu, Yüce Hakk’ın, Tin Suresinde “Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık”[1] şeklinde belirttiği yaratılıştır. Bu yaratılış biçimi, yalnızca insana özgüdür, onu diğer varlıklardan ayırır, ayrıca bu yaratılışın iman ve küfürle de bir ilgisi yoktur. İşte değişmeyen fıtrat budur. Ayette geçen din sözcüğüne gelince; pek çok yorumcu bu sözcüğe “şeriat” anlamı vermiştir. Bu da konuyu amacının dışında başka bir alana kaydırdığı için ayeti anlaşılmaz bir duruma sokmuştur. Oysa din sözcüğünün şeriat anlamının dışında pek çok anlamının bulunduğunu yukarıda belirtmiş ve bunları sıralamıştık. Bu sıralama içinde, ayette geçen din sözcüğüne en uygun düşen anlam “hüküm” anlamıdır. Şimdi fıtrat hadisine geri dönelim ve hadis mütercimlerinin tercümesine gerek duymadıkları kısımla birlikte yeniden ele alalım. “Her doğan çocuk belli bir fıtrat üzerine doğar ki, bu yaratılış Allah’ın değişmez kesin bir hükmüdür ve hiçbir kimse bu yaratılışı değiştiremez.. Çocuk büyüyünce anne ve babası onu Yahudi iseler Yahudi, Hıristiyan iseler Hıristiyan, Mecusi iseler Mecusi yaparlar. Nasıl bir insan yavrusu her organı yerli yerinde insan olarak doğarsa bir hayvan yavrusu da tüm organları yerli yerinde olduğu halde hayvan olarak doğar. Siz onda herhangi bir noksanlık/eksiklik görüyor musunuz?” Kuşkusuz insanlar ve cinler inanç yönünden iki fıtrat üzerine yaratılmışlardır. Bunlar da “İslâm Fıtratı” ve “Küfür Fıtratı”dır. Ancak anlamını verdiğimiz ayet ve hadisin İslâm ve küfür fıtratlarıyla bir ilgisi bulunmamaktadır. İslam fıtratı da, küfür fıtratı da Allah’ın asla değişmez kesin hükümlerindendir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur “Ey Rasulüm! Kâfirleri cehennem azabıyla uyarsan da, uyarmasan da onlar için eşittir fark eden bir durum olmaz. Çünkü onlar ne bugün, ne de gelecek bir zamanda asla iman etmezler.”[2] “Haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olan kafirler, her türlü mucize önlerine gelmiş olsa da, son derece elem verici azabı görmedikçe inanmazlar.”[3] “Onları inkâr edenleri cehennem azabıyla uyarsan da, uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar hiçbir zaman inanmayacaklar.”[4] Burada haklı olarak şöyle bir soru sorulabilir “Küfür fıtratı, Allah’ın değişmez kesin bir hükmü ise, Kur’an kim için ve niçin indirilmiştir? Bu sorunun cevabını Yüce Allah bakın nasıl veriyor “Biz Ona kulumuz ve Rasulümüz Muhammed’e, kâfirlerin ileri sürdüğü gibi şiir öğretmedik. Bu Ona yakışmaz da. Kuşkusuz o, Peygamberimize indirdiğimizapaçık bir Kur’an ve zikirdir. , yaşayan herkesi uyarmak için ve kâfirler hakkında verilen ilahi söz/hüküm gerçekleşsin diye indirilmiştir.”[5] Bu âyete göre fıtratı İslâm olanlar “diri”, fıtratı küfür olanlar da “ölü” düzeyindedir. Küfür topluluğu için ayrıca “kör”, “sağır”, “dilsiz”, “kalbsiz” ve “duygusuz” gibi nitelemelerde de bulunulmuştur. ******* Yine bu konuda Buhârı ve Müslim’in rivayet ettikleri hadisler var. -Ebû Hüreyre ra’den. Peygamber Efendimize küçük yaşta ölen müşrik çocukları hakkında soruldu da Peygamber Efendimiz “Onların ne yapacaklarını Allah daha iyi bilir” diye cevap verdi. Aynı hadis, değişik sözcüklerle İbni Abbas ra’dan da rivayet edilmiştir. Rasûlullah sav Efendimize müşriklerin çocukları hakkında soruldu da Rasûlullah sav Efendimiz “Onların ne yapacaklarını onları yaratan daha iyi bilir” diye cevap verdi. ******* Müslim’in Hz. Âişe annemizden rivayet ettiği bir hadiste Hz. Âişe annemiz şöyle anlatmıştır –Rasûlullah sav Efendimiz, Medineli müslümanlardan bir çocuğun cenazesine çağrıldı. Ben -Ey Allah’ın Rasûlü! Ne mutlu ona ki, cennet kuşlarından bir kuş oldu. Çünkü günah işlemedi, günah işleyecek bir çağa da ulaşmadı, dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz sav - Âişe! Ya dediğin gibi olmazsa… Yüce Allah, cenneti yaratırken cennete, henüz babalarının sulbünde olan bir takım kimseleri, cehennemi yaratırken de cehenneme, henüz babalarının sulbünde olan bir takım kimseleri yaratmıştır, buyurdular. ******** Buhârî ve Nesâi’nin rivayet ettikleri başka bir hadiste Enes ra şöyle anlattı - Peygamber sav Efendimize hizmet eden bir Yahudi çocuğu vardı. O çocuk hastalandı ve gelemedi. Bunun üzerine Peygamber sav Efendimiz onu ziyarete gitti. Onun başucuna oturdu. Ona -müslüman ol! Dedi. Çocuk yanında bulunan babasına baktı. Babası çocuğa -Ebu’l Kasım’ın sözünü dinle”, dedi. Bunun üzerine çocuk müslüman oldu. Sonra Peygamber sav Efendimiz oradan çıkarken -Cehennem ateşinden kurtaran Allah’a hamdolsun, diyordu. Kehf Suresinin 74. ayetinde anlatılan Hızır as’ın günahsız bir çocuğu öldürmesi ve aynı surenin 80. ve 81. ayetlerinde öldürüş nedenini açıklaması olayı da küfür ve imanın iki değişmez birer fıtrat olduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Burada çözümü zor olan soru şudur “Sözü edilen fıtratların belirlenmesinde ilahi ölçü nedir? Hangi olay, söz konusu fıtratların belirlenmesinde etken olmuştur?” Bu sorunun cevabı A’raf Suresinin 172. ayetinde yer alan “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusu ile “Evet sen bizim Rabbimizsin” cevabında gizlidir. Burada “kader sırrı” dediğimiz ilâhi bir hükümle karşı karşıyayız. Bize düşen yalnızca inanmaktır. Yüce Rabbimiz “onlar gabya inanırlar”[6] demiyor mu?Bu konuyu iki hadisle noktalayalım. ******** Buhârî ve Müslim Abdullah İbni Mes’ud ra’dan rivayet ediyor. Rasûlullah sav Efendimiz - Sizden her birinizin yaratılışı ana rahminde bir nutfe olarak kırk günde toplanır. Sonra ikinci kırk günde alaka embriyo olur. Sonra üçüncü kırk günde müdga et parçası olur. Sonra oraya bir melek gönderilir. Ona ruh üfler ve şu dört kelimeyi yazması emredilir. 1. Rızkını, 2. Ecelini, 3. Amelini, 4. Cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olacağını. Kendinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, sizden biri cennet ehlinin amelini işlemeye başlar. Öyle ki, kendisi ile cennet arasında bir arşın 76 cm yer kalır. Sonra kitap öne geçer, cehennem ehlinin amelini işlemeye başlar, ömrünü bu hal üzere bitirerek cehenneme girer. Yine sizden bir kimse de cehennem ehlinin amelini işlemeye başlar. Öyle ki, kendisi ile cehennem arasında bir arşın yer kalır. Sonra kitap öne geçer. Cennet ehlinin amelini işlemeye başlar, bu hal üzere ömrünü bitirerek cennete girer” dediler. Bunun üzerine sahabeden birisi “Ey Allah’ın Rasâlü! Mademki cennetlik veya cehennemlik olduğumuz daha ana rahminde iken belirlenmiştir, öyle ise niçin iyi amellerde bulunalım?” diye sordu. Allah’ın Rasûlü sav “Kim ne için yaratılmışsa, ona o yol kolaylaştırılır”,diye cevap verdiler. ******* Yine buna benzer bir soru üzerine Rasulullah sav Efendimiz “Kim cennet için yaratılmışsa, Allah onu cennet ehlinin ameliyle işletir. Kim de cehennem için yaratılmışsa, Allah onu cehennem ehlinin ameliyle işletir” diyecevap verdiler. Görülüyor ki, fıtrat/yaratılış ister beden yapılarının biçimleri ile ilgili olsun, isterse inanç yapılarıyla ilgili olsun asla değişmez, değişikliğe uğramaz ve değiştirilemez. Anne ve babanın çocuklarını, inanarak bağlı oldukları dine sokmaya çalışmaları da ilâhi bilgide belirlenmiş inanç fıtratlarını değiştirmeye yetmez. Eğer çocuk, anne ve babasının yönlendirmesi ile herhangi bir dine girmişse, çocuğun bu seçimi fıtratının böyle olmasındandır. Sonra anne ve babanın her yönlendirmesinin çocuk üzerinde başarılı olduğu söylenemez. Hz. Nuh as’ın bir oğlunun ve eşinin iman etmediğini Kur’an’ın haber vermesiyle biliyoruz. Bizim asıl bilmediğimiz konu, kimin hangi inanç fıtratı üzerine yaratıldığıdır. İşte gayb perdesi altında gizlenen kader sırrı budur. Bizler ise gayba inanmakla emrolunduk. Her şeyin en doğrusunu, Yaratan Rabbimiz bilir. Biz O’na inandık, O’na yöneldik ve O’ndan bağışlanma dileriz. [1] Tin Suresi Bakara Suresi Yunus Suresi Yasin Suresi Yasin Suresi Bakara Suresi A'râf / 11. Ayet وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَۗ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ لَمْ يَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَ Sizi yarattık, sonra size şekil ve biçim verdik, sonra da meleklere “Âdem’e secde edin!” buyurduk. Hepsi hemen secde etti. İblîs müstesnâ; o, secde edenlerden olmadı. A'râf / 12. Ayet قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَۜ قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۚ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ Allah “Ey İblîs! Emrettiğim zaman seni secde etmekten alıkoyan nedir?” diye sordu. İblîs “Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten onu ise çamurdan yarattın” dedi. Hicr / 26. Ayet وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍۚ Gerçekten biz insanı pişmemiş kuru çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık. Hicr / 28. Ayet وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ Hani Rabbin meleklere şöyle demişti “Ben pişmemiş kuru çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.” Hicr / 29. Ayet فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ “Yaratılışını tamamlayıp onu insan olarak düzenlediğim ve içine kendi ruhumdan üflediğim zaman, ona secde ederek yerlere kapanın.” Sâd / 71. Ayet اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ ط۪ينٍ Hani Rabbin meleklere demişti ki “Ben çamurdan bir insan yaratacağım.” Sâd / 72. Ayet فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ “Ben ona güzel ve düzgün bir şekil verip rûhumdan üflediğim zaman, siz de hemen onun önünde secdeye kapanın!” Sâd / 73. Ayet فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ Bütün melekler hep birlikte secde ettiler. Sâd / 74. Ayet اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اِسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ Yalnız İblîs secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. Zümer / 6. Ayet خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۜ يَخْلُقُكُمْ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ ف۪ي ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ O, sizi bir tek nefisten yarattı, ondan da eşini var etti. Sizin faydalanmanız için hayvanlardan sekiz çift meydana getirdi. O sizi analarınızın karnında üç karanlık içinde, bir yaratıştan diğerine geçirerek yaratıyor. Rabbiniz olan Allah işte budur. Bütün kâinatın mutlak mülkiyet ve hâkimiyeti O’na aittir. O’ndan başka ilâh yoktur. Böyle iken, nasıl oluyor da O’na kulluktan yüz çeviriyor, yanlış yollara sürükleniyorsunuz? Mü'min / 67. Ayet هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُٓوا اَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًاۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُٓوا اَجَلًا مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ Sizi önce toprak sonra nutfe sonra aleka safhalarından geçirerek yaratan O’dur. Sonra sizi bir bebek olarak hayat alanına çıkarır. Ardından güçlü çağınıza ulaşıncaya, sonra da yaşlılar hâline gelinceye kadar sizi yaşatır. İçinizden bazıları daha önce vefat eder. Böylece her biriniz kendisi için belirlenen belli bir vakte erişirsiniz. Umulur ki bunlar üzerinde düşünüp, Allah’ın birliğini ve sonsuz kudretini anlarsınız. Rahmân / 14. Ayet خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِۙ Allah insanı kiremit gibi pişmiş bir çamurdan yarattı. Nuh / 14. Ayet وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا Oysa O’dur sizi merhale merhale, şekilden şekle geçirerek yaratan!» Nuh / 15. Ayet اَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللّٰهُ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًاۙ Hem görmez misiniz, Allah yedi göğü nasıl birbiriyle tam uyumlu, mükemmel bir ölçüyle ayarlanmış tabakalar hâlinde yaratmış?» Nuh / 16. Ayet وَجَعَلَ الْقَمَرَ ف۪يهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا O gökler içinde ayı yansıyan bir nûr, güneşi de bir ışık kaynağı yapmış.» Nuh / 17. Ayet وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتًاۙ Allah sizi de yerden bitki bitirircesine bitirip büyüttü.» Nuh / 18. Ayet ثُمَّ يُع۪يدُكُمْ ف۪يهَا وَيُخْرِجُكُمْ اِخْرَاجًا Sonra sizi tekrar toprağa döndürecek ve yeniden diriltip tekrar oradan çıkaracaktır.» İnsan / 1. Ayet هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ ح۪ينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْـًٔا مَذْكُورًا İnsanın üzerinden öyle uzun bir zaman gelip geçti ki, daha henüz o adı sanı anılmaya değer bir şey bile değildi. İnsan / 2. Ayet اِنَّا خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ اَمْشَاجٍۗ نَبْتَل۪يهِ فَجَعَلْنَاهُ سَم۪يعًا بَص۪يرًا Doğrusu biz insanı baba ve anneden gelip birleşen karışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan etmek istiyoruz; bu sebeple kendisini işiten ve gören bir varlık kıldık. Mürselât / 20. Ayet اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ Ey insanlar! Biz sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı? Mürselât / 23. Ayet فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ Biz, insanın yaratılışını işte böyle gerçekleştirdik. Ne mükemmeldir bizim bir şeyi gerçekleştirme kudretimiz! Tin / 4. Ayet لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ Muhakkak ki biz insanı en mükemmel biçimde yarattık. Tin / 5. Ayet ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ Sonra onu aşağıların en aşağısına indirdik. Tin / 6. Ayet اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۜ Ancak iman edip sâlih ameller yapanlar müstesnâ! Onlar için hiç eksilmeyen ve tükenmeyen bir mükâfat vardır. Bakara / 28. Ayet كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْۚ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ Ey kâfirler! Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz ki, ölü idiniz de sizi O diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecek, sonra da O’na döndürüleceksiniz. Bakara / 30. Ayet وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ Hani Rabbin meleklere “Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım” dediğinde onlar “Orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek birini mi yaratacaksın? Halbuki biz, seni övgüyle tesbih ve takdîs ediyoruz” demişlerdi. Allah da onlara “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” buyurmuştu. Âl-i İmrân / 6. Ayet هُوَ الَّذ۪ي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْاَرْحَامِ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ Sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendiren de Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. Nisâ / 1. Ayet يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَث۪يرًا وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يبًا Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden, bu ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. İsmi hürmetine birbirinizden dilekte bulunduğunuz o Allah’a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Çünkü Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir. En'âm / 2. Ayet هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ط۪ينٍ ثُمَّ قَضٰٓى اَجَلًاۜ وَاَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ اَنْتُمْ تَمْتَرُونَ O, sizi çamurdan yarattı, sonra ömrünüze belirli bir süre tâyin etti. O’nun katında belirlenmiş bir ecel daha vardır. Siz ise hâlâ şüphe edip duruyorsunuz. En'âm / 98. Ayet وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَمُسْتَقَرٌّ وَمُسْتَوْدَعٌۜ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَفْقَهُونَ O, sizi tek bir nefisten yaratandır. Sizin için bir müddet emânet olarak kalacağınız, bir de sürekli kalacağınız bir yer vardır. Biz, gerçeği derinden ve etraflıca kavrama gayretinde olanlar için âyetlerimizi en güzel şekilde açıklıyoruz. A'râf / 189. Ayet هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ اِلَيْهَاۚ فَلَمَّا تَغَشّٰيهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَف۪يفًا فَمَرَّتْ بِه۪ۚ فَلَمَّٓا اَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ Allah, sizi başlangıçta tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle ünsiyet edip gönül huzuru bulacağı eşini de aynı cins ve mâhiyetten var etti. İnsan nesli bu ikisinden türeyip çoğalarak bugüne kadar sürüp geldi. Bilindiği üzere erkek eşine yaklaşınca, eşi hafif bir yük yüklenip hamile kalır ve onu karnında bir müddet taşır. Nihâyet hamileliği ağırlaşınca, eşler birlikte, bir endişe ve telaşla Rableri olan Allah’a yönelerek “Eğer bize eli ayağı düzgün kusursuz bir çocuk verirsen, yemin olsun ki, biz de karşılığında şükredenlerden olacağız” diye dua ederler. Nahl / 4. Ayet خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ O, insanı küçücük bir nutfeden yarattı. Ama insan, yaratıcısına karşı apaçık bir düşman kesilivermiştir. Nahl / 72. Ayet وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ Allah sizin için kendi cinsinizden eşler yarattı; eşlerinizden de size evlatlar ve torunlar verdi. Sizi temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdı. Buna rağmen bazıları, asılsız şeylere inanıp, Allah’ın bunca nimetine karşı nankörlük mü ediyorlar? İsrâ / 99. Ayet اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ اَجَلًا لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ فَاَبَى الظَّالِمُونَ اِلَّا كُفُورًا Peki onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, kıyâmet gününde kendilerini aynı şekilde yeniden yaratabilecek güce sahip olduğunu ve onlar için geleceğinde şüphe olmayan bir ecel belirlediğini görmüyorlar mı? Ama zâlimler, yine de inkârlarında diretmektedirler. Tâ-Hâ / 55. Ayet مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَف۪يهَا نُع۪يدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً اُخْرٰى Sizi topraktan yarattık, yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi diriltip oradan çıkaracağız. Hac / 5. Ayet يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَاِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْۜ وَنُقِرُّ فِي الْاَرْحَامِ مَا نَشَٓاءُ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُٓوا اَشُدَّكُمْۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْـًٔاۜ وَتَرَى الْاَرْضَ هَامِدَةً فَاِذَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَٓاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَاَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍ Ey insanlar! Öldükten sonra dirilme konusunda en küçük bir şüpheniz varsa, şunu bilin ki, biz sizi başlangıçta topraktan, sonra bir nutfeden, sonra rahim cidârına yapışan bir hücreden, sonra esas unsurlarıyla yaratılışı tamamlanmış ama bütün azalarıyla henüz tamamlanmamış bir çiğnem et görünümünde bir ceninden yarattık ki, size kudretimizi gösterelim. Dilediğimizi rahimlerde belli bir süreye kadar bekletir, sonra sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarırız. Sonra güçlü kuvvetli çağınıza ulaşmanız için sizi besleyip büyütürüz. İçinizden kimi erkenden, hatta çocuk yaşta ölür. Kimi de ömrün en düşkün çağına kadar yaşatılır da, daha önce bazı şeyler öğrenmişken artık hiçbir şey bilmez hâle gelir. Ayrıca yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır, her türden göz alıcı, gönül açıcı bitkiyi erkekli-dişili bitirir. Mü'minûn / 12. Ayet وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ ط۪ينٍۚ Gerçek şu ki biz insanı çamurdan, süzülmüş bir özden yarattık. Mü'minûn / 14. Ayet ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًاۗ ثُمَّ اَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا اٰخَرَۜ فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَۜ Sonra bu nutfeyi alaka, alakayı mudğa hâline getirdik. Mudğayı kemikler hâline soktuk ve bu kemiklere et giydirdik. Nihâyet onu bambaşka bir yaratışla güzel bir insan kıvamında ortaya çıkardık. O eşsiz, en güzel yaratıcı olan Allah yüceler yücesidir; bütün nimet ve bereketlerin asıl kaynağıdır! Mü'minûn / 79. Ayet وَهُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Sizi yaratıp yeryüzünde yayan da O’dur. Nihâyet yine O’nun huzurunda toplanacaksınız. Furkan / 54. Ayet وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ مِنَ الْمَٓاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًاۜ وَكَانَ رَبُّكَ قَد۪يرًا İnsanı sudan yaratıp, onu soy ve evlilik bağlarıyla büyük bir nesil hâline getiren de O’dur. Senin Rabbinin gücü her şeye yeter. Rûm / 19. Ayet يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟ O, ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır ve kışta ölümünün ardından baharda yeryüzünü tekrar diriltir. İşte siz de öldükten sonra böyle diriltilip, kabirlerinizden çıkarılacaksınız. Rûm / 20. Ayet وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ اِذَٓا اَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ O’nun varlığının delillerinden biri, sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra siz dünyanın her tarafına yayılan insan nesli hâline geliverdiniz. Rûm / 54. Ayet اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةًۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ Sizi güçsüz bir halde yaratan, güçsüzlükten sonra size kuvvet veren, kuvvetli döneminizden sonra sizi tekrar güçsüz ve saçı başı ağarmış ihtiyar hâline getiren Allah’tır. O, dilediğini yaratır. Çünkü O, her şeyi hakkiyle bilen ve her şeye gücü yetendir. Lokman / 34. Ayet اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًاۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ Kıyâmetin ne zaman kopacağının bilgisi yalnız Allah’ın katındadır. Yağmuru O indirir. Rahîmlerde olanı da O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz, her şeyi hakkiyle bilen, her şeyden hakkiyle haberdâr olan yalnız Allah’tır. Secde / 7. Ayet اَلَّذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ O Allah ki, yarattığı her şeyi en güzel bir şekilde yarattı; insanı yaratmaya da çamurdan başladı. Secde / 9. Ayet ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ ف۪يهِ مِنْ رُوحِه۪ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ Ardından onu güzel bir insan şeklinde düzenleyip ona rûhundan üfledi. Böylece size kulaklar, gözler ve kalpler bahşetti. Ne kadar da az şükrediyorsunuz! Fâtır / 11. Ayet وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ اَزْوَاجًاۜ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ اُنْثٰى وَلَا تَضَعُ اِلَّا بِعِلْمِه۪ۜ وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِه۪ٓ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ Allah sizi önce topraktan sonra bir damla sudan yarattı, sonra da sizi erkek-dişi şeklinde çiftler hâline getirdi. O’nun bilgisi olmadan bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya ne kadar ömür verildiği de, ömründen neyin eksildiği de bir kitapta yazılıdır. Bütün bunlar, Allah için pek kolaydır. Yâsin / 36. Ayet سُبْحَانَ الَّذ۪ي خَلَقَ الْاَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنْبِتُ الْاَرْضُ وَمِنْ اَنْفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ Her türlü kusurdan, eksiklikten, eşi ortağı olmaktan uzaktır o Allah ki, yerin bitirdiği her şeyi, bizzat kendilerini ve henüz mâhiyetini bilmedikleri nice şeyleri çiftler hâlinde yaratmıştır. Yâsin / 77. Ayet اَوَلَمْ يَرَ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ İnsan hiç dikkat edip düşünmez mi ki, biz onu bir damla sudan nasıl yaratıyoruz? Böyleyken, o bize karşı yaman bir düşman kesiliveriyor! Sâffât / 11. Ayet فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقًا اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ Sor onlara Kendileri mi yaratılışça daha güçlü kuvvetli, yoksa bizim gök, yer, melekler gibi yarattığımız diğer varlıklar mı? Doğrusu biz o insanları yapışkan bir çamurdan yarattık. Mü'min / 64. Ayet اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْۚ فَتَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ O Allah ki, yeryüzünü sizin için yaşamaya müsait bir mekan, göğü de emniyet kalkanı gibi bir kubbe yaptı. Size sûret verdi, sûretlerinizi de en güzel şekle koydu. Sizi temiz ve helâl nimetlerle rızıklandırdı. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Âlemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir, bütün nimet, feyiz ve bereketlerin kaynağıdır. Câsiye / 4. Ayet وَف۪ي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَٓابَّةٍ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَۜ Gerek sizin yaratılışınızda, gerekse Allah’ın yeryüzüne yaydığı canlılarda kesin olarak inanacak bir toplum için nice deliller vardır. Kaf / 16. Ayet وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ Gerçek şu ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. Necm / 45. Ayet وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ O’dur, iki cinsi, erkek ve dişiyi yaratan; Vâkıa / 57. Ayet نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ Sizi yoktan yaratan biziz. Böyle iken, hâlâ yeniden diriliş ger­çeğini tasdik etmeyecek misiniz? Vâkıa / 59. Ayet ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ Onu mükemmel bir insan olarak siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? Nuh / 19. Ayet وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ بِسَاطًاۙ Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi gibi döşedi.» Kıyamet / 37. Ayet اَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنٰىۙ Yoksa o, başlangıçta akıtılan menîden bir damlacık nutfe değil miydi? Kıyamet / 39. Ayet فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۜ Sonra da ondan erkek ve dişi eşler yarattı. Abese / 18. Ayet مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ Bir düşünse, Allah onu hangi şeyden yarattı? Târık / 5. Ayet فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ Hangi şeyden yaratıldı, bir düşünsün insan! Târık / 7. Ayet يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ Omurga kemiği ile göğüs bölgesi arasından çıkan. Tin / 1. Ayet وَالتّ۪ينِ وَالزَّيْتُونِۙ Yemin olsun incire ve zeytine, Alak / 1. Ayet اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ Yaratan Rabbinin adıyla oku! Allah Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya Kur’an ayetlerini indirirken, Kur’an’ın bazı noktalarında insanı boş yere yaratmadığını anlatmıştır. Meallerden de anlaşılacağı üzre, Allah insanoğlunu boşuna değil yani yalnızca boş, dünyevi işlerle oyalanıp göçüp gitmesi, sadece yemesi içmesi, gezip tozması için yaratmamıştır. Allah insanları asıl hayatları olan ahiret hayatına hazırlansınlar ve bunu O’na kulluk ederek yapsınlar diye yaratmıştır. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zâriyât Suresi, 56. Ayet Bu ayet-i kerimeden de anlaşılacağı gibi apaçık bir şekilde görülüyor ki Allah insanları kulluk etsinler diye yaratmıştır. İnsanlar; kulluk vazifelerini yerine getirmek, Rabbe itaat, tevazu sahibi olmak, yaratılan her şeyin bilincinde olarak şükretmek, kuvvetsizliğinin farkında olmak, iyi kötü her şeyden Allah’a sığınmak ve yalnız ondan medet ummak için yaratıldı. “O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” Bakara Suresi, 29. Ayet Allah birçok ayetinde yeryüzündeki her şeyi insanlar için yarattığını belirtir. Bu devasa yaratılışın, hiçbir noktası boşuna değildir. Allah insanlar için yarattığı onca şey karşılığında yalnızca bunun kıymetinin bilinmesini ister. “Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu yaratılanların boş yere yaratıldığı iddiası inkâr edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkâr edenlerin haline! “ Sâd Suresi, 27. Ayet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed ümmetine ibadetleri yerine getirmenin önemini her fırsatta anlatmıştır. Zaten özellikle Allah’ın farz kıldığı ibadetleri yerine getirmek, insanın başlıca yaratılış gayelerindendir. Fakat insan yalnızca ibadet etmek için yaratılmamıştır. Bu yanlış bir algıya yol açar. Halbuki Allah’ın insanın ibadetine ihtiyacı yoktur. Zaten insanlar da Allah ihtiyaç duyacağından değil, Allah rızası için, O’na kulluk etmek için ibadet ederler ki bu da yine sadece insanların hayrınadır. İnsanlar bu dünyada yaşarken, bu dünya için çalışıp çabalar ve doğru bir birey olmak için uğraşırken bir yandan da Allah’a kulluk etmek için yaratılmışlardır. Zaten Allah’a kulluk gayesi güderek yaşamak da otomatikman dinin gerektirdiklerinden dolayı kişiyi doğru bir birey haline sokmaktadır. İslam dininin insanlara gösterdiği her yol, ibadetlerin her biri insan için faydalıdır. İnsana farz kılınan her şey insanın yararına, yasak kılınan şeyler ise zararınadır. Yani Allah kullarından ibadet etmelerini isterken dahi onların yararına olacak bir şey ister. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.” Zâriyât Suresi, 57. Ayetler Bütün insanlar, her şeyin yaratıcısı ve maliki olan Allah’ın kullarıdır ve her insan onun verdiği emirlere uymak ve kendisine farz kılınan ibadetleri yerine getirmekle yükümlüdür. Allah ü Tâlâ kullarına iyiyi, doğruyu, kötüden ve yanlıştan ayıracak bilinci verdi ve kullarının hepsini emirleriyle şereflendirdi. Her şeyin sahibi olan Allah insanların faydalı bir hayat yaşamasını sağlamak ve onları zararlardan koruyabilmek için gerekli olan tüm detayları Kur’an-ı Kerim ile kullarına anlattı. Yaratılış ile İlgili Diğer Bazı Ayetler “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” Mülk Suresi, 2. Ayet “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” Mü’minûn Suresi, 115. Ayet “Şayet doğru yolda gitselerdi, bu hususta kendilerini denememiz için onlara bol su verirdik. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, Rabbin onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır.” Cin Suresi, 16. Ayet “Ve sana yakîn ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” Hicr Suresi, 99. Ayet Bir önceki yazımızda Hac ve Umre Aşısının Nerelerde ve Nasıl Yapılacağını anlattık. İlgili diğer yazılar ise şöyle; İman Artıp Eksilir Mi? – Müslüman Ölmek! – İslam’da Kudüs’ün Önemi – Murakabe Nedir? – Cennetle Müjdelenen Ameller! – Doğru Dua Etmenin Önemi İnsanın yaratılışı ile ilgili ayetler Hem yaratmayı ilkin yapan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O'nundur. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. Rum 27 Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım." hicr 27 Sizi bir tek candan yaratan O'dur. Sonra sizin için bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum için apaçık beyan ettik. Enam 98 And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden süzülüp çıkarılmış çamurdan yarattık. Müminun 12 O, sizi bir nefisten yarattı. Hem sonra onun eşini de ondan var etti. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa yaratıp duruyor. İşte Rabbiniz Allah O'dur. Mülk O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl haktan çevrilirsiniz? Zümer 6 Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden erkek ve kadın sularından yarattık da onu işitici, görücü yaptık. İnsan 2 Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki yağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yapar; çünkü Allah her şeye kâdirdir Nur 45 O hakir sudan, bir insan yaratıp ona bir neseb bahşeden ve sıhriyet bağı ile akraba yapan O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter. Furkan 54 Şimdi onlara sor "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık. Saffat 11 Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken Kaf 16 / 17

insanın yaratılışı ile ilgili ayetler ve anlamları